Re: Ceyda Düvenci

Scris de **DENISA** Vin 13 Aug 2010, 11:48 pm

H Mπενού από τη σειρά "Χίλιες και μία νύχτες" στη Μύκονο!

Ceyda Düvenci - Pagina 6 Mpenou1

Την τηλεοπτική Μπενού (Ceyda Dunenci), τη γνωρίσαμε μέσα από την σειρά τουρκικής παραγωγής, "Χίλες και μία νύχτες", που προβάλεται από τον ΑNT1. Σύμφωνα με τις πληροφορίες του TLIFE που σαςέδιξε πρώτο τις φωτογραφίες, κατέφθασε χθες αεροπορικώς στη Μύκονο με το σύζυγό της, Εngim Akzoun για ολιγοήμερες διακοπές.

Η Μπενού (Ceyda Dunenci) και η Σεχραζάτ (Korel Bergüzar), δεν είναι μόνο συμπρωταγωνίστριες αλλά είναι και πολύ καλές πραγματικές φίλες. Η Μπενού (Ceyda Dunenci) θα μείνει στη Μύκονο μέχρι την Κυριακή και διαμένει σε πάρα πολύ καλό ξενοδοχείο του νησιού.

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

Ceyda Düvenci - Pagina 6 Mpenou

Scris de **DENISA** Sam 14 Aug 2010, 3:31 pm

Τhe interview with Ceyda Düvenci and Engin Akgün in Greece

Ceyda Düvenci - Pagina 6 M1009

Scris de **DENISA** Mier 18 Aug 2010, 10:12 am

Scris de **DENISA** Mier 18 Aug 2010, 5:43 pm

Scris de **Admin_dea05** Mier 18 Aug 2010, 8:19 pm

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

Scris de **DENISA** Vin 20 Aug 2010, 3:49 pm

Ceyda Düvenci - Pagina 6 95858459845224292347

Taze

Ceyda Düvenci’yi uzun zamandır böyle “taze” görmemiştik.

Fazla kilolarından kurtulmuş, yazlık entarisini üzerine geçirmiş, sanki gençleşmiş.

O Birkenstock’lar da ona Kıvanç Tatlıtuğ’dan kat kat fazla yakışmış.

(Tamam, kızmayın, bu renk erkeklere de yakışıyor.)

Bravo Ceyda. 10 numara.

Kelebek

Scris de **DENISA** Vin 20 Aug 2010, 9:43 pm

Ceyda Düvenci @ Ender Saraç'la Ramazan - Star TV - 20 ağustos 2010

Ceyda Düvenci - Pagina 6 Ceydadvencinasilkilover

Ceyda Düvenci nasıl kilogram de Verdi

Ceyda Düvenci - Pagina 6 Ceydadvencinasilkilover

Ender Saraçla proğramının Ramazan 20.08.2010 günkü yayınına katılan Ceyda Düvenci proğramda Ender Saraça nasıl sayıfladığını am zayıflama çabaları konusundaki tecrübelerini anlattı. Proğramda Ender Saraç zayıflama tiyoları, zayıflarken sağlıklı beslenme am zayıflama kürleri hakkında bilgiler Verdi.

Scris de **DENISA** Sam 21 Aug 2010, 2:03 pm

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

21 Ağustos 2010 Cumartesi 07:01

Ceyda Düvenci Arman'a Konuştu

Türk Henkel Kozmetik Genel Müdürü Hasan Alemdar ve Ceyda eğlenceli bir sohbet...

Ceyda Düvenci - Pagina 6 Ayse-arman_jpg_160x160_upscale_q85

Kadınlar ! Hayatı sakın ertelemeyin

Henkel, bir kampanya sürdürüyor, çok hoşuma gitti, kadınlara hayatı ertelememelerini öneriyor. Hayatlarını renklendirmelerini söylüyor: Ya anneni düşünüyorsun, ya babanı düşünüyorsun, ya kocanı düşünüyorsun, ya çocuğunu düşünüyorsun... Peki sen neredesin?

Kendin için ne yapıyorsun?
Hayatında ne kadar renk var?
Kendine ne kadar vakti ayırıyorsun? Gerçekten de öyledir, bir dip boyası için bile vakti yoktur...
Türkiye’nin gerçeği budur, kadınlar kendilerini ihmal eder.
İşte Henkel’in Pallette saç boyası da buna karşı bir kampanya oluşturmuş.
Ceyda Düvenci de kampanyanın yüzü. Benim de “Yarım Kalan Hayatlar”ımın 8’incisi bu kampanyayla kesişti.
Yer yok, oradan gelen paranın nereye gideceğini daha sonra yazacağım. Türk Henkel Kozmetik Genel Müdürü Hasan Alemdar ve Ceyda Düvenci’yle bir araya geldik, eğlenceli bir sohbet gerçekleştirdik.
Buyrun buradan okuyun.

ENGİN, EVLENDİĞİMİZDE SANA UĞURLU GELECEĞİM DEDİ, GELDİ...

Ceyda, evlilik nasıl gidiyor?
- Süper. Engin, biz evlendiğimizde “Ben sana çok uğurlu geleceğim! İlk önce diş reklamı çekeceksin, sonra saç” demişti. Valla şaka gibi, bu konuşmanın üzerine gerçekten de önce diş macunu teklif geldi, sonra da Pallette. Sana bir şey itiraf edeyim mi benim annem de bu boyayı kullanıyor. Biliyorsun görme özürlü. Boyaması kolay, pratik, sonuç iyi. Artık ben de kullanıyorum. Üstelik fiyatı da uygun. Ben bir de kafayı sosyal sorumluluk projeleriyle yemiştim, baktım onlarla da çok ilgili, “Tamam” dedim ,“Ballı börek!”

Ne kadar oldu Engin’le evleneli?
- İkinci sene bitti.

Fotoğraflarda ışıl ışıl duruyorsunuz...
- Çok teşekkürler, öyleyiz valla...

Sormuyorlar mı, “Ne zaman çocuk yapacaksınız?” diye?
- Bir tane kaybımız oldu biliyorsun. Ben de “Her şeyin bir sebebi, bir zamanı vardır” diyorum, acele etmiyorum. Ama tabii ki, “Korunuyor musun, yoksa kısır mısın?!” tonunda sorular geliyor. Fakat “Aaa, sen alkolik değilmişsin!” de diyorlar. Yapacak bir şey yok, insanlar merak ediyor.

Senin hakkında bilmediğimiz bir şey söyle...
- Çekingen bir tipim. Yabancı ortamlarda yabanileşiyorum. Tanımadığım insanlarla göz göze gelemiyorum, konuşacak bir şey bulamıyorum.

Sen kendin için neler yapıyorsun?
- 27’den sonra hayatı sadece kendim için yaşamayı öğrendim.

Ne oldu ki 27 yaşında?
- Bir an geldi, insanlar için gereksiz vakit harcadığımı, istemediğim ortamlarda bulunduğumu, başkaları için yaşadığımı ve değmediğini anladım. Sahte gülücüklerden sıkılmıştım.

Eski sevgilinle karşılaşıyor musun?
- Yok hayır. Karşılaşsak da, merhabalaşmayız diye düşünüyorum.

Neden? Bunca yıldan sonra düşman mı olunuyor?
- Yoo düşman olmam, bunu yanlış da bulurum. Eski fotoğrafları filan yırtarlar ya. Ama tabii selamın karşıdan gelmesini beklerim. O zaman, sonsuz selam veririm. Ama bu aydınlanma süreci onunla alakalı değildi. 30’a yaklaşmak bir kadın için önemli, en azından benim için öyle oldu. Üç sene NLP’ler, psikologlar, kitaplar, gelmeler- gitmeler bana bir şeyler oldu. Ve 30 yaşında bir sürü arkadaşım bıçak gibi kesildi. Sayıları azaldı ama netleşti. Daha izole, huzurlu ve sakin oldum. Zamanın akışını kontrolümde tutabildiğim, planlarımı gerçekten istediğim şeylere göre düzenleyebildiğim ve iyi olursam her şeyin çok iyi olduğu, çok iyi bildiğim bir hayat başladı benim için. Bu yüzden güzel bir evlilik yaptığımı düşünüyorum. Ne zaman kendime döndüm, ne olduğumu buldum, kendimi sevip pamuklara sarıp okşadım, o zaman aşk karşıma çıktı. Önce senin kendini pamuklara sarman gerekiyor, başkası yapabilir ama o gidebilir, ona güvenmemek lazım. Şimdi kendim için bir sürü şey yapıyorum, haftada 3 kere spora gidiyorum. Kaslarımı filan hissediyorum. Gücümü hatırladım. Bahçemle uğraşıyorum, domates ekiyorum, bütün gün çiçeklerimle konuşuyorum. Her gün yarım saat güneşin altında hiçbir şey yapmadan duruyorum. Kalın bir defter aldım, kendimce önemli bulduğum minik şeyler yazıyorum...

Son soru, seni kadınlar çok seviyor...
- Evet ya, evde benim konuşulmam yasak değil! Bu da hoşuma gidiyor. Beni zararsız görüyorlar. “Kocama sarılabilirsin” diyorlar fotoğraf çektirirken, “Seni kıskanmıyorum...”

Öyküm zeytinle başladı zeytinle de bitecek

Ayvalık’ta doğan bir çocuk, ne kadar şanslıdır?
- Çok. Bir kere ben, okula hep yürüyerek gittim. Ama gel gör ki, Koç’ta okuyan kızım için okul dediğin, servise binip, bir buçuk saatlik yolculuktan sonra ulaşılan yer.

Ne kadar özgür, ne kadar bağımsızdınız?
- Doğayla haşır neşirdim. Ayvalık’ın bir tarafı çam ormanı, bir tarafı zeytinlik. Kültür olarak da ileri bir yer. Açık fikirli. Kökeni Avrupa’nın doğusundan gelen insanlar tarafından oluştuğu için belki, rahat...

Nasıl bir aile sizinki?
- Giritli. Mübadil, ‘24’te gelmişler. Çok çileli bir süreç. Her iki büyükanne ve dede de Türkiye’ye geldiklerinde Türkçe bilmiyor. Küçükken benimle sürekli Rumca konuşurlardı. Ayvalık’ta büyük bir evde geçti çocukluğum. Eskiden bir İtalyan okuluymuş, çok keyifliydi orada yaşamak. Zeytin ağacı, benim için her şey demekti. Çok severim. Saatlerce zeytin üzerine felsefe yapabilirim. Zaten her iki dedem de, birbirinden bağımsız zeytin ağacı almış, zeytin işine girmiş.

Peki ne oldu o zeytin ağaçlarına?
- Babamın vefatından sonra bana kaldı.

Kaç ağacınız var?
- 3 bin 500. Ben de hobi olarak ilgileniyorum, yaptığım şeye de ‘zeytin tarımı’ diyorum. O eski evi restore ettim, her fırsatta Ayvalık’a kaçıyorum. Zeytini öldüren tek şey soğuk, eksi 10 derecenin altına düşünce sizlere ömür. Onun dışında ölümsüz, Kudüs’e gittiğinizde de görürsünüz. İsa’nın yürüdüğü yollarda var olan zeytin ağaçları hâlâ duruyor. Yani aslında, zeytin Ayvalık’ın yerlisi, insanlar gelip geçici...

İnsanlar büyük şehirlerde yorulduktan sonra oraya gidiyor, sizin hikayeniz tam tersi, sizin başlangıç noktanız...
- Evet. İlkokuldan sonra Ayvalık’ta gidebileceğim okul olmadığı için İzmir’de yatılı okudum. Sonra bir İngiltere dönemim var. Önce kamu yönetimi okudum, sonra baktım ki kamu, bürokrasi gibi şeyler bana uygun değil, gittim Birmingham’da işletme okudum. 18 yıldır da Henkel’deyim. Bütün hayatım, birtakım hedefler koyup, o hedefleri başarmaya çalışmak, ondan aldığım tatminle bir sonraki hedef için yeniden başlamakla geçti. Şikayetçi miyim? Hayır. Benim motivasyonum başarı oldu. Ama, bir gün her şeyi bırakıp tekrar Ayvalık’a döndüğümde zeytin işini biraz geliştirmeye uğraşırım. Hırs-mırs da yapmayacağım!

ERKEKLER, TATLISES’E BENZEMEKTEN KORKUYOR

Sizin yaptığınız iş saç boyası satmak mı?
- Hayır, ben kadınlara güzellik ve kendilerini iyi hissetme duygusu satıyorum.

Siz kadınların saçındaki değişikliği fark eden erkeklerden misiniz?
- Hemen. Toplantıda bazen ekibimdeki kadınlara, “Bir ton koyu renge boyatmışsın saçını, iyi olmuş!” derim. Ama bu benim işim, tabii ki fark edeceğim. Kadınların dip boyası gelince de fark ediyorum.

Ya erkekler için saç boyası...
- Türkiye’de ilk erkek saç boyasını da biz çıkardık.

İbrahim Tatlıses’e bundan söz etseydiniz....
- Türkiye’de erkek saç boyası yoktu, hatta bu konuda bir sürü çalışma yaptık, erkekler saçlarını boyatmaya çekiniyorlardı, “Neden?” diye sorduk, “İbrahim Tatlıses’e benzemekten korkuyoruz” dediler. Erkeklerin saçı kısa olduğu için boya yapay duruyor ama bizimkini deneyebilirler, daha doğal görünüyor.

Karınız sizin ürünlerinizi kullanmazsa aile içi sorun olur mu?
- Olmaz mı, tabii olur!

Bir daha Adana’ya geldiğinizde mutlaka bekleriz

Bu son kampanyayı bir anlatsanıza...
- Palette, 2003’te piyasaya çıkardığımız bir saç boyası. Şu anda pazarda lider. Kullanımı çok kolay. Kendi kendine yapıyor ve çıkıyorsun. Paketi albenili. Fiyatı gayet düzgün. Ben markaların bir ruhu olduğuna inanırım. Bu markada da bir şeytan tüyü var. Hangi ülkeye girse çok başarılı oluyor. Bizde de çok tuttu. Fakat evde saç boyama konusunda bilgisizlik hakimdi. Yanlış boyuyor ve uyguluyorlar. Biz de firma olarak, “Anadolu kadınlarına gidelim, bu işin püf noktalarını gösterelim, onlar da kendilerini iyi hissetsin” dedik. 2008’de Konya ve Gaziantep gibi 4 şehirde toplam bin kadına 8 kişilik gruplar halinde, boyayı ve birtakım güzellik ipuçlarını anlattık. 2009’da 8 şehirde 2 bin kadına daha ulaştık. Bu sene 5 bin kadına çıktık. İstanbul’u da kattık. Anadolu inanılmaz. Böyle misafirpervelik yok. “Otelde kalmayın, gelin bizde kalın” ya da “Bir daha Adana’ya geldiğinizde mutlaka bekleriz” diyorlar. Fakat biz ürün mürün satmıyoruz, gidiyoruz, boyayı nasıl kullanacaklarını anlatıyoruz, o kadar.

O evleri nasıl seçiyorsunuz?
- Kendileri arıyor. Akrabalarını, dostlarını topluyorlar. Resmen kadınlar gününe konuk oluyoruz. İş o kadar tutunca dedik ki: “Ceyda Düvenci bu markanın yüzü olsun!”

AYŞE ARMAN/HÜRRİYET

Scris de **DENISA** Mar 24 Aug 2010, 8:27 pm

Sanatçılar rekabeti bıraktı

Ceyda Düvenci - Pagina 6 545242_detay

Ceyda Düvenci Türkiye'de oyuncuların birbirini algılama şeklinin değiştiğini iddia etti
24 Ağustos 2010

HT MAGAZİN / Oya DOĞAN

Şen Yuva'nın İnci'si Ceyda Düvenci: "Biz küçük bir camiayız. Eskiden herkes kavgalıydı, birbiri arkasından konuşurdu. Ama artık oyuncular rekabeti bıraktı. Herkes birbirine destek oluyor. Set ziyaretleri yapılıyor, birbirlerine selam veriyorlar. O nedenle güzel yerlere geleceğimizi düşünüyorum" dedi.

Scris de **DENISA** Mier 25 Aug 2010, 3:44 pm

Scris de **DENISA** Joi 26 Aug 2010, 5:58 pm

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

26 Ağustos 2010 Perşembe, 16:23:30

"Kaba erkekleri değiştirmek isterim"

Ceyda Düvenci - Pagina 6 546107detay

“Erkeklerin hangi özelliklerini değiştirmek istersiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

Ceyda Düvenci: “Kabalıklarını değiştirmek isterim. Çünkü kadınları ne kadar kırdıklarının farkında olmadan kabalaşıp saygısızlaşabiliyorlar.”

Scris de **DENISA** Vin 27 Aug 2010, 4:58 pm

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

Ceyda Düvenci: İstanbul'da evimden daha güzel bir yer yok !

Ceyda Düvenci evini ve yaşantısını Banu Duran'a anlattı...
27 Ağustos 2010 Cuma

Ünlü oyuncu Ceyda Düvenci evlendikten sonra taşındığı evini "çok anlamlı ve huzurlu bir sevgi evi" olarak tanımlıyor, Her fırsatta Acarkent'teki bu dört katlı eve koştuğunu ve eşiyle vakitlerini genelde evde geçirmeyi tercih ettiklerini söyleyen Düvenci, "Hafta sonları trafikten ve kalabalıktan dolayı hiç evden çıkmıyoruz. En güzel kahvaltı, en güzel bahçe keyfi bizim evimizde çünkü. Zaten böyle bir ev varken başka yerde zaman geçirmek de müsriflik." Düvenci bir evde en önemli şeyin huzur olduğunun da altını çiziyor

Bu evi niçin tercih ettiniz; kaç yıldır bu evdesiniz?

Ceyda Düvenci: İki yıl bitti, üçüncü yılın içindeyiz. Site hayatını seviyorum ve daha güvenlikli olduğu için tercih ediyorum. Bu siteyi tercih etmemin sebebi ise kuzenimin de bu sitede oturuyor olması. Ayrıca bahçe çok keyifli, evler iç içe değil ve ikinci köprüye de çok yakınız. Bir de genelde evlendikten sonra herkes, çocuk temiz havada yetişsin, toprağa bassın diye bahçeli bir eve geçmek istiyor. Biz baştan böyle bir yere taşınalım ve bir daha evimizi değiştirmeyelim dedik. Eşim de ben de aynı evde yaşlanma fikrini çok seviyoruz. Taşınır taşınmaz bahçeye birer kiraz ağacı diktik ve bu yıl meyve verdiler. Kuzenim kızını doğurduğunda onun bahçesine de armut ağacı dikmiştim.

Boşluğu doldurmanızı istesem; bir evde önemli olan şey...?

Ceyda Düvenci: Huzur. Ev, siz bir tatile gittiğinizde o tatilden aldığınız, birbirinize özel günlerde verdiğiniz hediyelerle, dostlarınızın aldığı objelerle renkleniyor ve manalı hale geliyor. Dolayısıyla ben evimi çok anlamlı ve huzurlu bir sevgi bir evi olarak düşünüyorum açıkçası

Sadece yatak odamızı ve bahçe malzemelerimizi yeni aldık

Evinizin dekorasyonu çok şık. Profesyonel bir yardım aldınız mı?

Ceyda Düvenci: Hayır, yardım almadık. Yaşayarak görmeye karar verdik ve bekar evlerimizdeki tüm eşyalarımızı birleştirdik. Yani bu eve büyük masraflar yaparak girmedik. Eşimin evinde yüksek bir yemek masası vardı, onun ayaklarını kestirip salona orta masa yaptik; bir koltuğunun kumaşını değiştirdik; benim bekar evimdeki koltuğumu böldürüp, iki koltuk çıkarttık... Sadece bahçe malzemelerimizi ve yatak odalamızı aldık.

Bu evde rahatlık ön planda sanırım?

Ceyda Düvenci: Burası tatil evi gibi bir yer ve biz misafir ağırlamayı çok seviyoruz. Ben istiyorum ki, gelen insanlar çocuklanyla da gelseler, çok rahat etsinler. "Aman dikkat" duygusuyla yaşamayı seven birisi değilim. Evimizde havuz var ve belli ki, herkes havuzdan çıkınca ıslak ıslak etrafta dolaşacak... Sirkülasyonun çok olduğu bir evde çok büyük paralar harcanarak bir şeyler yapılmaması gerekli.

Her fırsatta eve gelen tiplerden misiniz?

Ceyda Düvenci: Kan koca her fırsatta evde olmayı tercih ediyoruz. Çünkü İstanbul'da evimden daha güzel bir yer olduğunu düşünmüyorum. Hafta sonlan trafikten ve kalabalıktan dolayı hiç evden çıkmıyoruz mesela; en güzel kahvaltı, en güzel bahçe keyfi bizim evimizde çünkü. İhtiyacımız yok açıkçası; müsriflik.

Vazgeçemeyeceklerim; fotoğraflar, müzik seti ve kütüphane

Bir evin olmazsa olmazı nedir?

Ceyda Düvenci: Renklerin uyumu çok önemli, karışık evlerde benim de içim karışıyor. Üç adet şey var vazgeçemeyeceğim; fotoğraflar, müzik seti ve kütüphane. Bunlar olmazsa o evin ruhu olduğunu düşünmüyorum.

Sık sık misafir ağırlarım dediniz ya, varmı öyle her hafta toplanma gibi ritüelleriniz?

Ceyda Düvenci: Kuzenim iki ev yanda oturduğu için her pazar mutlaka toplanırız. Pazar günleri evde olduğumuz artık arkadaşlanmızca da benimsendi; ona göre plan yapılıyor. Arkadaş grubumuz çok keyifli zaten; erkekler mangalın başına geçer, kızlar masayı kurar... vb.

Evinizde en çok kullandığınız eşya hangisi?

Ceyda Düvenci: Mumlar ve Gaziantep'ten aldığım gaz lambalan. Çünkü akşamlan bahçe çok keyifli oluyor ve her tarafı aydınlatıyoruz. Bir anda burası bambaşka bir yer oluyor.

Aldığınız ama kullanamadığınız eşyalar var mı?

Ceyda Düvenci: Ben garip bir kadınım. Şu anlamda, kullanmıyorsam hemen veririm. Çatıda depolarımız var; iki ayda bir mutlaka her şey ortaya gelir ve kullanılmayanlan veririm. Bir sofra kurarken kullandığım takımı bir dahaki sefere kullanmam, diğerini kullanınm. Bu zamanda asla israf yapılmamalı.

Ev isleriyle aranız nasıl?

Ceyda Düvenci: Çok iyidir. Zamanım olduğu sürece mutfağa girer, yemek yaparım. Ayda bir evin genel temizliği yapılırken mutlaka ben de bulunurum. Mesela geçen ay, yardımcımla beraber çamaşır odasını indirdik ve düzenledik. Yarın alt mutfağı dökeceğiz, kırıklar, kullanılmayanlar ayıklanacak. Her hafta bir yere dikkatimi veriyorum anlayacağınız.

Ev için alışverişe çıkar mısınız? Alışveriş adresleriniz neresidir?

Ceyda Düvenci: Ev için alışverişe severek çıkarım ama mutlaka listelerim vardır benim; öyle tek bir bardak lazım diye gitmem. Çünkü öyle durumlarda lazım olmayan şeyleri de alabiliyorum. Genel olarak Paşabahçe'den cam ürünlerimi, Dcea'dan kumaş, yasak ve nevresimlerimi, Metro'dan da mutfak alışverişimi yapıyorum.

Vatan/Banu DURAN

Scris de **DENISA** Lun 30 Aug 2010, 6:26 pm

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

28 Ağustos 2010, Cumartesi

Gerçek hayatta da Yuvam Şen

Şen Yuva dizisinde bilgisayar karşısında nutku tutulan İnci'yi canlandıran Ceyda Düvenci, gerçek hayatta tam aksi biri. Elinden düşürmediği bilgisayarıyla mobil durumda dolaşan Düvenci, birçok kişiyle internette iletişim halinde olmayı seviyor.

Yalnızlıktan hoşlanan Düvenci, bir yandan evinde yalnızken diğer taraftan dünyanın öbür ucunda bir adamla fikirlerini paylaşabilmenin kendisine cazip geldiğini söylüyor.

-Bilgisayarınız her an yanınızda, internetle aranız iyi galiba?

Ceyda Düvenci: Evet, mobil durumdayım. Teknolojiyi seviyorum, oturduğum yerden bir anda 30 bin kişiyle bağlantıda olma fikri bana cazip geliyor. Fikirlerimi paylaşma, onlardan fikir almak bana keyif veriyor.

Kendinizi sanal ortamda daha mı kolay ifade ediyorsunuz?

Ceyda Düvenci: Ben her ortamda kendini güzel ifade edebilen bir insanım. Yalnız kalmayı severim, öyle çok grup yaşamayı bilmedim, öyle büyümedim bu yüzden grup ortamlarında belli bir süre sonra fenalaşabiliyorum. Herkesin bir özel alanının olması gerektiğini düşünüyorum. Belki de bu yüzden internet bana daha doğru geliyor. Sen evindesin, kendine ait bir alanın var ama diğer taraftan dünyanın öbür ucunda bir adamla fikirlerini paylaşabiliyorsun. Bir yandan kalabalıksın ama bir yandan da bireysin. Otuz yaşından sonra şöyle bir durum oldu: 50 arkadaşım varsa bunlara yeni birini eklemek benim için ciddi bir süreç. Belki de bu yüzden kendimi çok iyi ifade etmeme rağmen daha korunaklı yaşayan biriyim.

Yalnızlıktan kastınız ne, asosyal biri misiniz?

Ceyda Düvenci: Kesinlikle asosyal biri değilim. Haftada bir kendi başıma kalmayı mutlaka isterim. Haftanın bir günü evde olayım -tabii ki eşim akşamüstü geliyor- tek başıma gün boyunca evde oturayım, kitabımı okuyayım. Geri kalan altı günümde bir gün ailemle, bir gün kocamla baş başa olayım. Böyle bölünmeler vardır hayatımda. Ya da ne bileyim yılda iki defa kocamla baş başa tatil yapmak isterim. Eşim de izin verdiği için -bu, benim için çok büyük bir şans ve lükstür- tek başıma bir yerlere gidip tatil yapıp kendi kendime kalmayı seviyorum.

Tek başınıza kaldığınızda ne yapıyorsunuz?

Ceyda Düvenci: Hayat muhasebesi yapmayı seviyorum. Başıma neler geldi, bir sene boyunca neler yaşadım, nerede yanlış vardı... İnançlarım, düşüncelerim nasıl olgunlaştı, ben nasıl bir sene daha yaş aldım?

Nasıl bir bilanço çıkıyor bu muhasebelerin sonunda?

Ceyda Düvenci: Başlarda çok olumsuzdu ama artık olumlu çıkıyor. Bence hayatta her birey kendini sorgulamalı, sorularının cevaplarını bulmalı, bazı konularda fikirlerini sabitlemeli. Yoksa çok boşuna tüketilmiş bir hayat olacağını düşünüyorum. Bence hayat sadece sevdiği kıyafeti giymek, en sevdiği çantayı takmak değil. Ben hayatta böyle yol alındığını düşünüyorum ve birçok insanın iç seslerinden korktuğu için kalabalıklarla yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorum.

Dram rollerinden komediye geçtiniz. Hayatınızla paralellik arz eden bir durum mu bu?

Ceyda Düvenci: Yok, öyle değil. Bu, tamamen kariyer planlaması ile ilgili bir şey. 15 senedir dramlarda oynadım, BinBir Gece'de drama dizilerinde gelinebilecek en başarılı noktaya geldiğimi ve Bennu karakteriyle herkese ulaşabildiğimi düşünüyorum. O noktadan sonra komedi içerikli dizilerde yer almak istedim. Yoksa özel hayatımla iş hayatım arasında bir paralellik asla olmaz.

Oyunculukta yol alış serüveninizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ceyda Düvenci: Oyunculukta çok doğru ve iyi yol kat ettiğimi düşünüyorum. Adım adım ilerleyerek gidiyorum, bilinçli hareket ediyorum. 8 senedir iyi bir ekiple çalışıyorum, dolayısıyla da doğru gittiğini düşünüyorum.

Geriye dönüp bir muhasebe çıkaralım desem pişmanlıklarınız neler?

Ceyda Düvenci: Dönüp iş hayatıma baktığımda keşke içerisinde yer almasaydım dediğim hiçbir iş olmadı. Belki oyunculuk eğitimini çok önceden almak isteyebilirdim. Ama her şeyde bir hayır da var. Alaylı olmak ve el yordamıyla oyunculuğu keşfetmem de ayrı bir serüvendi. İlk beş sene benim için tamamen el yordamıyla geçti, son on sene daha bilinçli, oyunculuğu ciddiye alarak yaptım.

Çok disiplinli görünüyorsunuz...

Ceyda Düvenci: Evet disiplin, hayatımda hep vardır.

Bu kadar disiplinli olmaktan hiç sıkılmıyor musunuz?

Ceyda Düvenci: Hayır, ben biraz fazla titiz ve programlı bir kadınım. Disiplinimin tek aksadığı durumlar setteki bekleme süreçleri. Çağrıldığınız vaktin üç saat sonrasında işe başladığımız zaman çok programlı bir insan olduğum için o bekleme süreleri beni üzüyor.

Dizide annesi, İnci'nin hayatına sürekli müdahale ediyor. Gerçek hayatta böyle bir durum var mı?

Ceyda Düvenci: Yok, annem hiç müdahaleci değildir. Zaten İnci'nin annesine de hiç benzemiyor.

Şen Yuva'da oynuyorsunuz. Gerçek hayatta da Şen Yuva'nın içinde misiniz?

Ceyda Düvenci: Tabii... Yani adını Şen Yuva koymazdım hayatımın ama kendi evimde oldukça mutlu, huzurlu ve dingin bir hayat yaşıyorum. Yani dizideki gibi çok olayların, gerginliklerin, ani mutlulukların yaşandığı bir yer değil bizim ev. Çok istikrarlı bir hayatım var, hep mutluyuz, hep huzurluyuz. Çok dingin ama bir o kadar da dostlarımızla zaman geçirdiğimiz bir hayat yaşıyoruz. [Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

Pul biberimi evde kendim yapıyorum

Organik bahçenizin olduğunu biliyoruz. Sıcaklar hâsılatı azalttı mı?

Ceyda Düvenci: Yoo tam aksine domatesler anlamadığım bir şekilde sıcaktan coştu. Yeşil biberler de öyle ama salatalıklar çok iyi çıkmadı, geçen sene daha iyiydi. 30 tane falan ayçiçeğim var, çekirdekleri oluşuyor. Çok güzel elma ağacım var ama armut, bu sene vermedi. Kiraz ağaçlarını 2008'de dikmiştim, ilk defa bu sene kiraz verdiler. Dağ çileği bu sene ektik, seneye hasat verir diye düşünüyorum. Bahçe, çok keyifli ve güzel.

Bahçeden kimler nasipleniyor?

Ceyda Düvenci: Valla gelen bütün misafirler diyebilirim. Ben gelen misafirlere yemeği kendim hazırlıyorum. O gün işim yoksa sabahtan mutfağa girip bütün menüyü tek başıma çıkarıp sofrayı tek başıma hazırlamayı seviyorum. Bizim haftada bir büyük soframız mutlaka kurulur, misafir ağırlamayı çok seviyoruz. Karı-koca hafta sonları ya dostlarımızı ağırlarız ya da biz gideriz dostların evine. Genelde mangal keyfi oluyor, onun yanında bir sebze yemeği olmasını tercih ediyorum.

Yemek yapıp yemeyen, kilo aldırıp almayanlardan mısınız?

Ceyda Düvenci: Kilo da aldırmıyorum çünkü bizim evde yemekler çok sağlıklı pişer. Yemekler zeytinyağı ile yapılır. Tereyağını yemek yaparken köpürtürüm ben ve o köpükleri alır kenara koyarım, tekrar tereyağı olarak dondururum. Bizim her şeyimiz çok sağlıklıdır. Meyveleri, sebzeleri zamanında alırım, fazlasını dondururum, kışın onlar yenir. Mesela etimi mutlaka Kırklareli'nden Pınarhisar'dan alırım. Anneannem orada oturuyor, orada çok iyi bildiğim bir kasap vardır, kendi hayvanlarını keserler. İstanbul'dan asla et almam. Acı biberimi Antep'ten alırım. Son iki senedir kendi pul biberimi evde kendim yapıyorum. Benim için bunlar önemli çünkü şuna inanırım; insan bir hissettiğidir, bir de yediğidir. Dolayısıyla da hem hissettiklerimi hem de yediklerimi gözden geçirmeyi severim.

On parmağınızda on marifet var diyebiliriz o zaman...

Ceyda Düvenci: Estağfurullah. Öyle diyemem ama ben her kadının böyle yetişmesi ve yaşaması gerektiğine inanıyorum. İş sahibi olduktan sonra biraz evdeki kadınlığımızı aksattığımızı düşünüyorum. Bunu yapan kadınların da çok acayipmiş gibi gösterilmesi bana garip geliyor. Benim anneannem de, annem de öğretmendi. Okula gidip geliyorlardı ama evin temizliğini, yemeğini onlar yapıyordu. Bu bir marifet değil ki, olması gereken bu.

O zaman sizin için 'annesinin kızı' diyebilir miyiz?

Ceyda Düvenci: Annem trafik kazası geçirdiği için ev kadını kimliğini çok yapamadı, bu yüzden bunlar benim biraz anneannemden gördüklerimle ilgili bir şey. Annem de yapardı ama hayat ona izin vermediği için yapamadı; bu asla bir suçlama değil. Dolayısıyla aile arasında da bilinir ki ben anneanneme benzerim. Anneannem gibi misafir ağırlamayı, kazanlarda yemek yapmayı severim.

Ramazan'da bir yılın muhasebesi yapılıyor

Çocukluğunuz Bursa'da geçti. O günlerde Ramazan'a dair hafızanızda neler var?

Ceyda Düvenci: Bursa'da davulla mutlaka sahura uyanırdık ve bir şeyler yerdik. Anneannemle birlikte oruç tutardım, o bana öğretirdi, disipline ederdi beni. İftar başka bir heyecandı, ben pide kuyruğuna girerdim. Pideyi alıp eve gelirdim, sofra kurulmuş olurdu. Artık onlar kalmadı. Fakat şöyle bir detay var, ben Ramazan'ın biraz saptırıldığını düşünüyorum. Çünkü oruç dediğiniz şey şu anda tam amiyane tabirle detoks dediğimiz şeyin bizim dinimizde olması. Az yemek yemek, nefsine hakim olmayı öğrenmek, tekrar bunu hatırlamak. Ramazan'ın esas gayesi biraz içsel yolculuğa çıkmak... Fakat şimdi bakıyorum, bütün gün oruç tutuyorlar sonra bir iftar sofrası hazırlanıyor, normalde on günde yenilecek yemekler o sofrada, yarısı da sonra çöp oluyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Bizim çocukluğumuzda böyle değildi. Anneannem bir çorba yapardı, bir de salata zaten insanı doyururdu, yemeğe bile gerek kalmazdı.

Ramazan ayı sizin için ne ifade ediyor?

Ceyda Düvenci: Ramazan, benim için insanın ruhunun temizlenmesi, insanın içsel bir yolculuğa çıkması. Bir seneyi gözden geçirmek, bol bol dua etmek, ne istediğini anlamak ve yaptıklarının muhasebesini yapmak. Az yemek yiyerek hayata devam etmek, açın halinden anlamak.

Scris de **DENISA** Mar 31 Aug 2010, 2:49 pm

31 Ağustos 2010

Sunuculuğu sevdi

Ceyda Düvenci - Pagina 6 Bizimkisevismesahneside

01 Eylül - 05 Eylül 2010 tarihleri arasında gerçekleşecek olan 17. Uluslararası Eğitimde Yaratıcı Drama Semineri ve Kongresi'nin açılış sunumunu güzel oyuncu Ceyda Düvenci üstlenecek.
TC. Kadir Has Üniversitesi Desteğiyle Kadir Has Üniversitesi'nin Cibali Yerleşkesi'nde gerçekleşecek olan kongrede 'Yaratıcı Drama Aracılığıyla Sosyal Bilinçlenme ve Haklar Eğitimi' konusu ele alınacak.

Beylikdüzü'nde, Ceceli ve Topbaş coşkusu
Mustafa Ceceli, Beylikdüzü Belediyesi Ramazan etkinlikleri çerçevesinde konser verdi. Ceceli'nin konserine yaklaşık 25 bin kişi katılım gösterdi. Beylikdüzü Ramazan etkinlik alanını ziyaret eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da, sahneye çıkarak Beylikdüzü'ne metrobüs müjdesi verdi.

Ekşioğlu'ndan 650 kişiye iftar
Türkiye'nin en büyük ailesi Ekşioğlu mensuplarını bir araya getiren Ekşioğlu Vakfı, her yıl olduğu gibi bu Ramazan'da da aileden 650 kişiye iftar yemeği verecek. Ekşioğlu Vakfı Başkanı Ali Ekşi iftarda ev sahipliği yapacak.

Aziz Nesin halkımızı çok iyi analiz etmiş
Kıbrıs Malpas Otel'de sahne alan Fatih Erkoç fırtına gibi esti. Erkoç, referandumda vatandaşların zıt fikirlerde olmasından dolayı şaşkın olduğunu söyledi. Ünlü popçu, 'Bu zıtlığı görünce Aziz Nesin'in söylemleri aklıma geliyor' dedi.

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

Scris de **DENISA** Lun 06 Sept 2010, 1:36 pm

Scris de **DENISA** Joi 09 Sept 2010, 11:03 pm

Scris de **DENISA** Lun 13 Sept 2010, 9:50 am

[Trebuie sa fiti inscris si conectat pentru a vedea acest link]

Ünlülerden verenler Oy - veremeyenler

İşte kullanan Oy isimlerden bazılarının görüşleri:

13 Eylül Pazartesi 2010, 09:16:42

Ceyda Düvenci - Pagina 6 551198_detay